Sokak köpekleri, başıboş köpekler, sahipsiz köpekler...
Bu kelimeler, hepimizin aşina olduğu ama çoğumuzun yeterince düşünmediği önemli bir meseleyi ifade ediyor. Özgür köpekler için sesimizi yükseltiyoruz çünkü onlar derdini anlatamadığı gibi bugün pek çok kişi onların sesini de kesmek istiyor.
Sokak Köpeklerinin Gerçekliği
Sokaklarda köpeklerin olmasını eminim hiç bir hayvansever istemiyordur. Evet, tek tük yolda geldiğimizde sevdiğimiz, kalbimizi ısıtan, sosyal medyalarda ülkemizi bile ünlü yapabilen bir durum.
Lâkin yanından ayrılırken aslında verdikleri zor yaşam mücadeleleri ile hepimizin kalbini de acıtan bir durumdur aynı zamanda. Yemek bulmalarının veya onlara zarar vermeyecek yiyecekleri ayırt etmelerinin zor oluşu, aşırı hava koşullarında barınak bulmaları gibi ayrı problemleri varken, bir de üstüne bilmedikleri ve kimsenin ne olduğunu öğretmeyeceği bir dünyada koca koca taşıtlar, kötü insanlar arasında hayatta kalma savaşı veren güzel kalpli canlılar.
Herkesin istese dahi her köpeğe bakma şansı olmadığı gibi; sorunun kaynağı da biraz bu sevgimizin hevesi ile karıştırılan hayvanseverlik sorumluluğudur. Çünkü insan veya hayvan farketmez, bir canlının sorumluluğunu üstlenmek zordur.
Oysa kökenlerini Kurtlarla özdeşleştirmiş bir millet olarak Türk'lere yakışan, geçmişine sahip çıkarken kendinden gurur duyacağı işler yapmaktır. Tarihte kimse yaşattığı katliamlardan gurur duymamış, hep utanç duymuştur.
Öncelikle tartışmanın kaynağını oluşturan ana unsur; hastalık saçabilen, çocuklara, insanlara, hayvanlara ve taşıtlara saldıran bazı köpeklerin hem çevreye hem de kendilerine tehlike oluşturması. Bu köpeklerin elbette ayrıştırılması ve rehabilite edilmesi gerekmektedir. Araçların yoğun geçtiği bölgelerde bulunmaları da başta kendileri sonra da herkesin güvenliği için tehlikelidir, o bölgelerden de toplanıp güvenli bölgelere veya durumları iyileştirilmiş barınaklara aktarılabilirler.
Ancak burada "köpeklerden insanlar korkabilir, o zaman hepsini toplayalım" gibi bir durum söz konusu değil. Aynı habitatı paylaştığımız canlıların bizimle, bizim de onlarla barış içinde yaşama sorumluluğu bulunmakla beraber; kendi türümüz olmayan canlılarala iletişim kurabilmek de bir beceridir. Bu beceri çocuklara genç yaşlarında eğitimle kazandırılabilir. Gurur duyacağımız, bizden daha iyi bir genç bir nesil yetiştirmek de bizim elimizde.
Peki köpekler neden sokakta?
Ülkemizde genel bir hastalık olan: problemin sebebini dışarıda görüp, sorumluluğu dışarıya yüklemek ve yıkıcı eylemlerde bulunarak verimsiz sonuçlar almak. Sürekli yere yemek dökersek, karıncaların geleceği gibi, sürekli sokağa köpek atarsak; sokak köpekleri çoğalır.
Köpekler sokakta en fazla 5-7 yıl yaşayabiliyor zaten, hiç biri de ormandan gelmiyor, yerden mantar gibi bitmiyor; çoğunlukla sahipleri sıkıldığı / bakamadığı için veya doğum yapan köpeklerin annelerinin sahipleri, çok fazla yavru olduğu ve o kadar fazla köpeğe bakamadığı için atıyor sokağa. Siz köpekleri öldürdükçe yenileri yeniden atılacak sokağa, neden atılmasın ki? Siz sorunun kaynağını çözmüyorsunuz; başkalarının sokağa attığı problemi, halının altına süpürüyorsunuz. Sokak köpeklerini öldürerek bitireceğini sanmak, dümdüz cehalettir. Bu topraklarda üç kez denenmiş, sonuç alınamamış vahşi ve çözümsüz bir yöntemi savunmaktır. Bugün bu katliamların unutulmuş olması, unutmuş olmak isteyeceğimiz kadar utanç dolu olmalarındandır.
İstiyoruz ki mesele bir tuşa basınca çözülebilsin ama vicdani olarak mümkün olmadığı gibi, hem bilimsel hem de deneyim olarak eminiz ki bu bir çözüm değil.
Fakat sabırla sadece 2-3 yıl içerisinde bu sorun ciddi oranda azalacak ve 5-10 yıl içerisinde kesin olarak çözülmesi mümkün.
Çünkü bu canlılar en iyi koşullarda bile maksimum 15-17 yıl yaşayabilirken, sokaklar gibi zor koşullarda bu süre en iyi ihtimalle 5-7 yıla kadar düşmektedir. Sahiplenen köpeklerin veya bu köpekleri çiftleștirilip yavrularının sokağa atılmasının önlenmesi gerekiyor. Çip takipleri, sokağa atanlara ciddi cezalar, hayvan bakanlara vergi indirimleri gibi konular gündeme alınırsa, sokak köpeklerinin asıl oluşmasını sağlayan unsuru ortadan kaldırırız.
En temelde şu sorunların hukuksal anlamda çözülmesi, yürütme ve yargılamaların doğru adaletli bi şekilde yapılması gerekiyor:
Köpek ticaretini ve ticari üretimininin ama ve fakatsız tamamen yasaklanması şarttır,
Tüm köpeklere çip zorunluluğu getirilmeli ancak organizasyon takip ve yönetiminin düzgün yapılması gerekir. Bunu hekimlerin hatta belki vatandaşın bile rahatça kullanabileceği düzgün bir sistemle getirilmelidir.
Özgür köpeklerin tümüne belediyeler çip takmalı, ayrıca düzenli olarak yerinde kontrol etmek için birimler oluşturmalı
Tehlikelileri köpekleri belirle ve ayrıştır, mümkünse barınakta rehabilite et
Tüm özgür köpekleri kısırlaştır yerine bırak,
Sahiplenilen köpeklerin sahiplerine vergi indirimi, bakım yardımları getir
Sahiplenilen ve kısırlaştırılmayan dişi köpeklere üç ayda bir veteriner hekimlere doğum kontrol zorunluluğu getir. Veterinerlerin çoğu tanıdık olacağı için belki bu video konferans şeklinde dahi olabilir.
Barınakların durumlarını iyileştir, o kadar iyileştir ki; bundan 10 yıl sonra barınaklar, insanların sahiplenilmemiş köpekler ile güvenle etkileşime girebileceği yegane yerler olsun .
Köpek kovucular gibi sadece ses ile rahatsızlık veren zararsız teknolojilerin kullanımı da belki yaygınlaştırılabilir
Unutmayın; köpekler sokakta yaşamak istemiyor. onlar sokağa atılıyorlar. sürü halinde yaşamak isteyen canlılar, sevgi besleyen ve bağlanan, sürüsünü koruma güdüsü ile doğuştan donanımlı canlılar. Bizim yarattığımız bir doğanın içinde, bizimle beraber evrimleşen bir canlının bugün bu hale getirmemizin bir sebebi var. Bunun sorumluluğunu taşırken güzel ve yardımsever dostluklarının sefasını da sürebiliriz.
Alınacağı söylenen bu kararlara gelen tepkiler ışığında, yakın zamanda yapılacak eylemler; ülkemizin utancı değil, gururu olsun.
Bize yakışanı yapalım.
AYRICA, MUTLAKA İZLEYİN!
Comments